Rüyalar Yine Yeniden


Şöyle ki; rüyaya derler ya hani yarı ölümdür diye. Yarısı bile bizi bu kadar ümitlendiriyor, üzüyor ve ülser yapıyorsa bırakın siz düşünün ölümü.
Size semavi olanı sunacağımı düşünmeyin. Öyle bir gaye yalnızca kandırmacadır, aldatmanın dik alasıdır. Koskoca bir yalandır, anlayacağınız.
Gerçekler ne kadar gerçekse bazen sonuçları bir o kadar çarpıcı ve boktan olabiliyor. Bokun içinde debelendiğin gerçeğini öğrendiğin zaman bir bulantı vuku bulabilir ve bazen bu durum kabullenilir ve bu gerçekle yaşantıya devam edilir. Bazense çıldırırsın… İşte tam bu arada güzel şeyler ortaya çıkabilmektedir.
Girizgahımsı bitti.
Mental açıdan gelişmiş insanoğlu(kızı) öyle bir kurgu yaratmıştır ki; tarih sahnesinde bir de bakmışsınız “Tanrı”yı oynamaktadır. Sanki hep ergen ya da 3-5 yaş arasında tıkılı kalmış bencil döneminde. Hayatlarını bu dönemlerden ibaret görenler mevcuttur ki zaten kaymak tabakayı oluştururlar. Ballı kaymak olanlar ise belli zeka seviyesinin üzerinde de olabilirler ki bu harcayacakları zamanı kısaltmalarına yarar.
Gelelim çalışmaktan nasır tutmuş ellere. Sadece elden ibaretmiş gibi gözüken insanlar, kadınlar ve adamlar bazen ise çocuklar…
Daha hiçbir çıkarım yapamadan topraktan çıkarım yapanlar.
Bu iki taraf bir kenara bir de bertaraf olmuşlar vardır. Bunlar sürekli sürüncemede, inişte ve çıkıştadır. Çoğu zaman insanın ölümsüz olduğu hissini yakalayabilmişlerdir ya da yakalayamamışlardır. Çünkü keskin değiller, keskin olmak doğalarında yoktu.
Bu yazı yazılırken de kesinlik mevcut değil; çünkü rüzgar nereden eserse oraya giden yapraklara yazıldı.
Bir defasında bir yaprak yön değiştirdi ve herşeye etki etti. “Belki de sonbahar bu nedenle bu kadar güzeldi.” Herneyse.
Yaratıcılık belki de hareketle başladı ve rüzgarın hareketi gibi zihnin başka yöne savrulmasıyla birlikte. Kim bilir…

Yorumlar